ingilizce cümleler     800) {echo ' ';} ?>         

Already Cümleleri


Already Cümleleri



"Already", dilbilgisi olarak zarftır. Cümledeki içeriği destekleyecek şekilde "önceden", "daha önce", "zaten", "çoktan" anlamlarında kullanılır. Yardımcı fiillerin kullanıldığı cümlelerde yardımcı fiil ile esas fiil arasına girer.

I am already late, I must fly. --> Zaten geç kaldım, uçmam lâzım.

We have already heard enough of that. --> Zaten onun hakkında duyacağım kadarını duydum. (Onun hakkında zaten yeteri kadar şey duydum)

If Internet wouldn't already exist, it would have to be invented. --> Eğer internet çoktan var olmasaydı, icat edilmesi gerekirdi.




Take out the cake from oven; it is baked enough already. --> Keki fırından al; çoktan yeterinde pişti.

The house was already burnt. --> Ev önceden yanmıştı.

We have already gained much. --> Biz çoktan/zaten epey kazandık.

We are not there already, aren't we?. --> Biz daha önce burada bulunmamıştık, değil mi?

Are you back already? --> Sen önceden dönmüş müydün?

I prefer tea to coffee as you know already. --> Önceden de bildiğin gibi çayı kahveye tercih ederim.

Day was already dawning. --> Gün çoktan battı.

Ali has already seen Pelin. --> Ali daha önce Pelin'i görmüştü.

We haven't already seen Pamukkale. --> Biz Pamukkale'yi daha önce görmemiştik.

In order to make better english, irregular verbs have to be learnt as already mentioned. --> İngilizceyi daha iyi hâle getirmek için, önceden de belirtildiği üzere, düzensiz fiiller öğrenilmeli.




We had to give up the research, which we have already undertaken. --> Daha önce üstlendiğimiz araştırmadan vazgeçmek zorundayız.

Philosophy supports what we already knew or changes. --> Felsefe şimdiye kadar bildiklerimizi destekler ya da değiştirir.

When he was writing his article, the crisis had already begun. --> O makalesini yazarken, kriz çoktan başlamıştı.

If you have received my letter, you already know them. that I do not deserve them. --> Eğer mektubumu aldıysan, onları biliyor olmalısın.

She has already received two letters. --> O daha önceden iki mektup almıştı.

They already had five daughters, so that one more did not make much difference. --> Zaten beş kızları vardı, bir tane daha olması pek bir fark yaratmadı.